KUDUZ - GENEL




Kuduz

KUDUZ (Rabies, Lyssa, Tollwut, Le Ruee, Hydrofobie) Tanım: Kuduz bütün sıcakkanlı hayvanlarda ve insanlarda nonprulent ensefalomyelitis, ganglinöritis (ganglionitis) ve sialoadenitis ile karakterize, akut seyirli, letal viral bir hastalıktır. En önemli zoonozdur. Hastalık dünyanın birçok bölgesinde endemik olarak seyretmektedir. Hastalık Avustralya ve Yeni Zelanda’da hiç görülmemiş, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde ise eradike edilmiştir. Ülkemiz hala WHO (World Health Organization : Dünya Sağlık Örgütü)’nun yayınladığı kuduz haritasında yer almaktadır. Her yıl birçok insan ve hayvan kudurmaktadır. Yurdumuzda kuduzun önemli bir sorun olarak gündeme gelmesinin nedenleri şu şekilde sıralabilir; Ülkemizde yabani hayvan popülasyonu hakkında yeterli bilginin olmaması ve bunların ekolojik dağılımı hakkında yeterli araştırmaların yapılmaması Ülkemizin coğrafik yapısı Halkın eğitim ve kültür seviyesinin düşük olması Sokak köpeği sorununun çözülmemiş olmasıdır.
Etiyoloji: Hastalığın etkeni Rhabdoviruslar grubunun lyssavirus alt grubundadır. Serolojik olarak tek tiptir fakat suşların virulens farklılıkları vardır. Virus morfolojik olarak tipik mermi şeklindedir. Etken; . Eter, kloroform ve asidik pH’ya duyarlıdır. . 56 C° de 45 saatte, 70 C° de birkaç dk’da inaktive olur. 37 C° de 5. günden itibaren enfeksiyözitesi tespit edilemez. . Toprak yüzeyinde 0-8 C° de 2 ay, kuru toprakta yaklaşık 1 metre derinlikte 5 hafta kadar enfeksiyözitesini kaybetmez. Hayvan kadavralarında 90 gün kadar bulunur.  % 1-2 sodalı suda veya % 25’lik formolde süratle inaktive olur. Virus otoliz ve putrifikasyona karşı çok dayanıklıdır. Otolitik beyin dokusunda 7-10 gün canlı kalabilir. Patojen olan kuduz virusü Sokak virusüdür. Sokak virusünden tavşan beyinlerine yapılan pasajlar ile elde dilen viruse Fix virus denir. Sokak virusünün embriyolu tavuk yumurtası (ETY) pasajları ile elde edilen şekline Flury suşu ismi verilir. Fix virusü ve Flury suşu aşı suşlarıdır. Bulaşma: Bulaşma kuduz bir hayvanın ısırmasıyla veya hasta hayvanın salyasının deri üzerindeki açık bir yaraya temas etmesi ile olmaktadır. Ayrıca salyanın deride görülmeyecek kadar küçük çiziklere teması ilede hastalık meydana gelebilmektedir. Virus aerosol enfeksiyonlada bulaşabilir. Bu durum özellikle fazla miktarda enfekte yarasaların bulunduğu mağaralarda görülür. Enfeksiyonu başlatmak için gereken virus miktarı oldukça değişkendir ve sadece virus türünün virulensine değil aynı zamanda büyük ölçüde konakçının hassasiyetine bağlıdır. Örneğin tilkiler, kokarca ve çakallardan 100 kat daha duyarlıdırlar. Hamsterler, fare, kobay ve diğer kemiricilerden daha duyarlıdırlar. Ruminantlarda kuduza karşı oldukça hassastırlar. Fakat köpek ve insanlar nisbeten dayanıklıdırlar. Kuduz öncelikle evcil carnivor ve vahşi hayvanlarda (köpek, kedi, tilki, çakal, kurt, porsuk, sırtlan, kokarca, sincap ve kemirgenler) bunun yanında yarasalarda da görülmektedir. Hastalığın bulaşmasında etoburlar ve yarasalar rol alırlar. Kuduz epizootik olarak 3’e ayrılır. Urban Kuduzu (kedi, köpek) Silvatik Kuduz (tilki) Yarasa Kuduzu Kuduza yakalanmış otobur hayvanlar ısırma yeteneğinde olmadığı için bunlarda enfeksiyon zinciri devam etmez. Yarasalarda virusün tükrük bezine affinitesi sinir sistemine olan affinitesinden daha fazladır, birbaşka deyişle sialoadenit formu ensefalomyelit formundan daha şiddetlidir. Bu nedenledir ki yarasalar hastalık belirtileri göstermeden virusü saçabilirler, hatta yarasaların ensefalitik formu atlatabildikleri kaydedilmiştir. Doğada kuduzun yayılabilmesi için virusün tükrükde, dolayısı ile tükrük bezinde bulunması şarttır. Kuduz hayvanlarda virus salyada görüldükten en geç 10 gün içerisinde mutlaka ölürler. Bu kural yarasalar için geçerli değildir. Yarasaların bu özelliği kuduz virusünün yayılmasında en önemli etkendir.
Patogenez: Enfeksiyona neden olan suş, konağın genetik yapısı, iskelet kasında asetil kolin resöptörlerinin konsantrasyonu, inokulasyon miktarı, ısırılan bölgedeki sinirlerin innervasyon miktarı ve ısırılan bölgenin santral sinir sistemine yakınlığı kuduzda enfeksiyona duyarlılığı belirleyen faktörlerdir. Kuduz hayvanın ısırması ile salyadaki virus inokulasyonun derinliklerinde çizgili kas hücrelerinde çoğalır. Çoğalan viruslar asetil kolin resöptörlerinin aracılığı ile perifer sinirlere girerler ve sentripedal ilerleyerek spinal ganglionlara gelir, burada ganglionöritise neden olur. Virus perifer sinirlere girdikten sonra aşı ve immunoglobulin ile hastalığın durdurulması mümkün değildir. Oradan M.S. ve beyine geçer. Nöronların içine girerek çoğalır. Burada beyin kökünde, kornu ammoniste ve serebellumda etkili olur ve nonpurulent bir ensefalomiyelitise neden olur Daha sonra sentrifugal bir yayılma ile tükrük bezlerine ve bütün perifer sinirlere yayılır. Burada asiner hücrelerde çoğalarak sialoadenitis yapar ve bundan sonra salya ile virus saçmaya başlar. Salyada virus görüldükten sonra 2-5 gün içinde klinik belirtiler başlar ve en geç 10 gün içinde hayvan mutlaka ölür. İşte bu özellikten dolayı kuduzdan şüpheli hayvan 10 gün karantinaya alınır. Yani kuduzun tipik lezyonları ganglionöritis, nonpurulent ensefalomiyelitis ve sialoadenitisdir.
Klinik belirti: Kuduzda, kuduz virusunun SSS’nin invaze etmesine bağlı olarak erken dönemde belirsiz bir ateşli hastalık tablosuna ilgili iştahsızlık, başağrısı, halsizlik, yorgunluk, ateş, gastrointestinal sistem bozuklukları, huy değişikiği görülür. İyileşen ısırık yarasında % 40 oranında kaşıntı vardır. 1. Sinirli formda - saldırgan kuduz 2. Selim formda - sakin kuduz olarak seyreder. Burada paralitik faz dominanttır. Hayvanlar normal davranışlarını kaybetmişlerdir. Ruminantlarda sık sık böğürmeler, melemeler, köpeklerde havlamalar görülür. Yutkunma güçlükleri , solunum ve dolaşım bozukluğu sonucu ölüm meydana gelir.
SEMPTOMLAR:
Sığırlarda: Sığırların kuduza yakalanmaları genellikle merada bulundukları mevsimde, evcil veya vahşi et yiyiciler tarafından ısırılmaları sonrasında meydana gelir. Hastalığın sığırlarda kuluçka süresi 1-3 aydır. İlk klinik belirtilerin ortaya çıkmasından 4-5 gün önce salyada, sütte, dışkı ve idrarda virus bulunabilmektedir. Sığırlarda kuduzun klinikman dikkati çeken iki formu vardır. (saldırgan, sakin)
Saldırgan Dönem: Hayvanlarda; aşırı huzursuzluk, esneme, başını yukarı kaldırarak havayı koklama ve havada bir şeyler arama, ayak ve başıyla yemleri karıştırma, ayaklarda sık sık yer değiştirme, tekme atma, uzun süreli kısık sesle böğürme gibi belirtiler görülür. Böğürme sırasında baş uzar, boyun kemer şeklini alır (resim 3), böğürme sesi sıkışmış ve boğulmuş gibi kısıktır. Böğürmenin tonu çok karakteristiktir; değişik aralıklarda devam eder ve teşhis için tipik bir semptom olarak kabül edilir. Saldırganlık, yem yememe, farenks felci nedeniyle suyu yutamama, yemi yutmama ve ağzında tutma diğer semptomlardandır. Hayvan sıksık defekasyon ve ürinasyon yapar. Aşırı derecede tenesmus (ıkınma) olur.
Sakin Form: Yutma güçlüğüne bağlı olarak salya akışı gözlenir. Hastalığın sonlarına doğru, hayvanın su içmemesi nedeniyle tükrük kıvamı artar ve miktarı azalır. Paraliz genellikle arka bacaklardan başlar ve hayvan köpek oturuşu pozisyonunu alır. Dışarıdan gelen uyarılara cevap vermez. Daha sonra hiç ayağa kalkamaz ve inler. Hayvanda hırıltı, zaman zaman kesintili bir solunum görülür ki, bu durum ölümün habercisidir. Ölüm genellikle 3-6 gün içinde meydana gelir.
Köpeklerde: Kuduzun kuluçka süresi ortalama 2-8 hafta kadardır. Kuluçka süresi, ısırılma olaylarında, ısırık yarasının beyine olan uzaklığı ile ilgili olarak değişiklik gösterir. (Kuluçka süresi en az 10-180 gün olabilir)
Sakin Devre (Prodromal Dönem): İlk günlerde hayvanlar insanlardan kaçar. Hayvanların refleksleri artar, sese ve ışığa karşı irkilir ve sıçrarlar. Yabancı cisimlere karşı affinite göstermeye başlarlar. Gözün birinde myozis, diğerinde midriyazis şekillenir. (Anizofori). Beden ısısı hafif yükselir. Çok az su içebilir. Sık sık idrar yapar. Hafif yutkunma güçlüğü vardır ve bu yüzden ağzından gelen salya miktarı gittikçe artar. Bu devre 12-72 saat devam eder.
Saldırganlık Devresi: 3-7 gün devam eder. Köpekte gittikçe artan bir huzursuzluk ve sinirlilik vardır. Hafif ses ve ışık karşısında aniden uyarılır ve heyecanlanır. Fotofobi oluşur. Bu devrede köpek, insanlara, hayvanlara veya hayali şeylere saldırmaya başlar. Hayvan sahibine itaat etmez ve evden uzaklaşır. Aşırı sinirli ve saldırgan durumdadır. Önüne çıkan her şeyi ısırmak ister ve hatta ısırılır. Larenks kaslarının paralizinden dolayı, havlama sesi boğuklaşır ve hayvan havlama sesinden çok uluma uluma sesi çıkarır. Farenks kaslarındaki spazmdan dolayı yutma güçleşir, hayvan salyasını yutamaz ve ağızdan bol miktarda salya gelir. Devrenin sonlarına doğru kaslarda koordinasyon bozukluğu ve hayvanda konvülziyonlar ortaya çıkar.
Paralitik Devre: Saldırganlık devresinin son döneminde hayvanda bitkinlik, alt çene kaslarının felcinden dolayı (N.Trigeminus’un felci) ağzını kapatamama, koordinasyon bozukluğu ve koma belirtileri görülür. Paraliz arka bacaklardan başlar ve tüm vücuda yayılır. Hayvan yattığı yerden kalkamaz ve ölür. Hayvanın ağzında iplik gibi salya akar (yutma kaslarının felci ve alt çenenin kapanamaması nedeniyle). Hayvanın ağzının açık kalması, hayvanın boğazına bir cisim takılmış gibi gözlenir ve gerek hayvan sahiplerinin gerekse veteriner hekimlerin hayvanın ağzına dokunmaları ellerinden virusu almalarına yol açabilmektedir ve önemli bir risk oluşturmaktadır.
Nekropsi : Makroskopik olarak fazla bir bulgu görülmez. Yalnız beyin hiperemiktir (deneyimli kişiler bilebilir). Viremi ve septisemiye ilgili olarak kan koyu kırmızıdır ve iyi pıhtılaşmaz.
Mikroskopi : Beyinde lezyonlar, beyin kökü ve özellikle karnivorlarda kornu ammonis ile ruminantlarda serebellum , ayrıca medulla spinalisin servikal kısmındadır. M.oblongatada ise kısmen hafifdir. Buralarda nonpurulent bir ensefalomiyelitis vardır. Buna ilgili olarak; 1. Perivasküler mononükleer hücre infiltrasyonu. 2. Gliosis (Babes nodulü) . altı, yedi veya daha fazla mikroglial hücrelerden oluşur. Hem gri hem beyaz maddede şekillenir. 3. Nöronlarda dejenarasyon ve nekroz Nöronlarda özellikle Purkinje hücrelerinde yuvarlak veya oval yapıda, 2-8 mikron çapında, intrasitoplazmik, 1 veya daha fazla sayıda Negri cisimcikleri görülür. Negri cisimciğine olayların ancak %65-70 ‘inde rastlanabilmektedir. Negri cisimciği eozinofilikdir ancak bazofilik bir iç strüktürü vardır. İnklüzyon cisimciğine ender olarak adrenal medullanın ganglion hücrelerinde , tükrük bezlerinde ve retinada’da rastlanır. Negri cisimciği kuduza karşı hassas olmalarından ruminatlarda daha çok sayıda olur. Buna karşın perivasküler hücre infiltrasyonu ve gliozis karnivorlarda daha şiddetli, Ruminatlarda ise daha hafif düzeydedir. Çünkü nöronal dejenarasyon köpeklerde çok şiddetli, Ruminatlarda kısmen hafifdir. Negri cisimciğinin sayısı ile klinik süre ilişkilidir. Eğer hayvan klinik belirtilerini görülmesinden hemen sonra öldürülürse Negri’ye rastlanmayabilir. Kuduz şüpheli bir hayvan hiçbir zaman öldürülmez, on günlük karantina süresi beklenir. Deney hayvanı olarak kullanılan beyaz farelerde Negri daima oluşur.
Teşhis: Nekropside kafatası açılıp beyin çıkarıldıktan sonra beyin hemisferler boyunca ortadan ikiye ayrılır. Bir kısmı % 10'luk formole, diğer kısmı % 50'lik gliserinli tuzlu suya konarak en kısa sürede kuduz veya patoloji laboratuvarına gönderilir. 1. Seller Metodu: Tuşe preparat hazırlanır. Negri içinde bazofilik bir iç strüktür görülür. 2.Histopatolojik teşhis : Non spesifik bulgular ve Negriye bakılır. %20-30 olayda görülmez. Nonpurulent bir ensefalitis varsa şüpheyi arttırır. 3. Floresan Antikor Tekniği : Beynin ilgili bölgelerinden alınan parçalar floresan antikor tekniği ile mikroskopta bakılır. Pırıl pırıl renkte viral antijenler görülürse hastalık teşhis edilir. 4. Deneme inokulasyonları : Bunun için fareler kullanılır. Bütün yaş gurubu fareler kuduz virusuna duyarlıdır, ancak üç günlükten küçük fareler çok daha duyarlıdır. Kornu ammonisden, serebellumdan %10’luk emülsiyon hazırlanır, bu emülsiyondan 4-6 farenin beynine intraserabral olarak inokülasyon yapılır. İlk 4 günde ölenler dikkate alınmaz, 5-21 gün arasında ölenlerin (akut olaylar 5-9 günde) beyninde histopatolojik bulgulara bakılır. Emülsiyonda kuduz virusu varsa farelerin arka kısmında felçler oluşur ve hayvan ölür. Negri aranır. Kuduzdan şüpheli bir olguda ancak bu sonuçtan sonra negri görülmüyorsa kuduz değildir denebilir. Farelere uygulanan kuduz testinin negatif kabul edilebilmesi için hayvanların en az 4 hafta gözetim altında tutulması gerekmektedir.